Paleontoloji

Müzemizin birinci katı Paleontoloji dalına ayrılmıştır. Bu bölümde Ülkemizin değişik bölgelerinden derlenen ve dünyanın farklı yerlerinden hediye edilen çeşitli canlı gruplarına ait fosiller sergilenmektedir.

Geçmişte yaşamış olan hayvan ve bitkilerin taşlaşmış kalıntılarına Fosil denir. Yer bilimlerinde geçmişten günümüze fosilleri inceleyen bilim dalına Paleontoloji adı verilir. Önemli fosil grupları yerkürenin jeolojik gelişmesinin araştırılmasına ve yer kabuğunun oluşum koşullarının tespit edilmesine yardımcı olmaktadır. Jeolojik zamanlar boyunca kara ve denizlerin kapladıkları alanlar, dağılışları ve özelikleri, iklim koşulları, çökelme ortamları ve bunlara bağlı olarak gelişmiş olan sedimanter maden yatakları ile petrol ve kömür gibi önemli enerji kaynaklarının bulunduğu seviyeler Paleontoloji’nin yardımı ile araştırılmıştır. Paleontoloji katında Omurgalı (Vertebrate)Omurgasız (Invertebrate) ve İz Fosillere ait önemli örnekler bulunmaktadır.

Omurgalılar (Vertebrate) Bölümü’nde daha çok memeli gruplarına ait fosiller ile birlikte balık, sürüngen ve kuşlara ait fosiller de sergilenmektedir. Büyük kısmı ülkemizden olmak üzere çok sayıda gergedan, zürafa, etçiller ve hortumlu memeliler gibi hayvanlara ait fosiller bulunmaktadır.

Elephas maximus asurus (Maraş Fili)

Günümüzde Hindistan Yarımadası ve çevresinde çok sınırlı bir bölgede yaşayan Asya Fili (Elephas maximus) yaklaşık 6.000 yıl önce Fırat-Dicle Havzası'na kadar geniş bir yayılım göstermekteydi. Günümüz Asya Filleri ortalama 2-3,6 m yüksekliğinde, 3.000 ila 5.000 kg ağırlığındayken geçmişte yaşamış olan Maraş Fili ise en az 3,5 m olan omuz yüksekliği ile günümüz Asya Fili'nden çok daha büyüktür.

Gavur Gölü Bataklığı'nda bulunmuş olan Asya Fili'ne ait azı dişleri üzerinde yapılmış olan radyokarbon yaş analizi sonucunda günümüzden yaklaşık 3.500 yıl öncesinde Kahramanmaraş ve çevresinde fillerin yaşamış oldukları tespit edilmiştir. Her ne kadar bugün Kahramanmaraş'ta fillerin yaşaması için uygun bir ortam bulunmasa da Gavur Gölü Bataklığı'nda bulunmuş olan fil kalıntıları, geçmişte bu bölgede oldukça fazla sayıda filin yaşamış olduğunu göstermektedir.

Gomphotherium sp.

Gomphotherium, Hortumlu Memeliler (Proboscidea) takımında yer alan ve Erken Miyosen-Pliyosen dönemleri arasında yaşamış bir cinstir. Erken Miyosen'de Afrika'da ortaya çıkmış ve daha sonra Avrasya'ya göç ederek Asya, Avrupa ve Amerika'ya yayılmıştır. Ortalama 3 m yüksekliğindedir; üst ve alt çenedeki dişleri dışında günümüz fillerine benzemektedir. Gomphotherium, öndeki dört adet kesici dişiyle sucul bitkileri kazarak çıkartabileceği bataklık ya da göl kenarlarında yaşamıştır.

Gomphotherium angustidens türüne ait fosiller Türkiye'de Erken-Orta Miyosen (23-11 my) Bursa-Mustafakemalpaşa-Paşalar, Bursa-Çitli; Kütahya-Altıntaş-Karaağaç; Muğla-Yerkesik-Çatalbağyaka lokalitelerinden bilinmektedir.

Percrocuta (Dinocrocuta) sp.

Omurgalılar (Vertebrate) Bölümü’nde daha çok memeli gruplarına ait fosiller ile birlikte balık, sürüngen ve kuşlara ait fosiller de sergilenmektedir. Büyük kısmı ülkemizden olmak üzere çok sayıda gergedan, zürafa, etçiller ve hortumlu memeliler gibi hayvanlara ait fosiller bulunmaktadır.


Allosaurus sp.

Allosaurus büyük etobur dinozorlardandır. Geç Jura devrinde yaşamış olup Kuzey Amerika'nın bilinen en büyük etobur dinozoruydu. Allosaurus, Jura döneminde 155-145 milyon yıl önce yaşamış etçil theropod dinozorlardandır. Bu cinse kesin olarak atfedilebilen ilk fosil kalıntıları, 1877'de paleontolog O.Charles Marsh tarafından tanımlanmıştır. İlk bilinen theropod dinozorlardan biri olarak, paleontolojik çevrelerin dışında da büyük dikkat çekmiştir. Çeşitli film ve belgesellere konu olmuştur.

Uzun Balina
Balaenoptera physalus

Küçük balık ve kabuklu deniz hayvanlarıyla beslenen denizlerin bu büyük memelisi, bir balık sürüsünün peşine takılarak 2002 yılı Mayıs ayında Yumurtalık mevkiindeki sığ sulara gelmiş ve nedeni bilinmeyen bir şekilde ölmüştür. Ölü olarak bulunan uzun balina ya da Fin balinası yerel bir balıkçı tarafından kıyıya çekilmiştir. Haberin duyulmasıyla birlikte Uzun Balina iskeletinin MTA Tabiat Tarihi Müzesinde sergilenebilmesi için girişimlere başlanmıştır.



Mesosaurus brasiliensis

Yine bu bölümde kıtaların bugünkü konumlarına nasıl geldiklerini ve levha hareketlerini kanıtlayan fosil örnekleri de bulunmaktadır. Mesosaurus brasiliensis Erken Permiyen’de (299-270 milyon yıl önce) Güney Amerika’da yaşamış sucul bir sürüngendir. Mesosaurus, Kıtaların Kayması Teorisinin en önemli kanıtlarından birisidir. Çünkü bu cinse ait fosiller bugün birbirlerinden çok uzak olan Afrika’nın Güney kısmında ve Güney Amerika’da bulunmuştur. Mesosaurus’un kıyıda yaşayan bir canlı olması bu iki kıtanın geçmişte bir arada bulunduğunun kanıtıdır. Eğer Mesosaurus Atlantik’i aşıp uzun bir yolculuk yapabilmiş olsaydı daha geniş bir alanda yayılım gösterirdi.


  2007, Thomsan Higher Education ‘dan alınmıştır.




SameerPrehistorica.deviantart ‘dan alınmıştır.

Müze projeleri kapsamında Çankırı Çorum havzasında Dev Gergedan kazı çalışmaları yapılmaktadır. Dev Gergedan’a (Baluchitherium sp.) ait alt çene, dişler ve etraf kemikleri Omurgalılar Bölümünde sergilenmektedir.

 

Paraceratherium (Baluchitherium) sp.alt çene

Omurgasızlar (Invertebrate) Bölümü’nde tek hücrelilerden (Eozoa)  başlayarak çok hücreli (Metazoa) canlılara kadar sistematik bir sıra içerisinde devam eden omurgasız hayvanlara ait fosiller sergilenmektedir. Her çağda belirli karakteristik fosil grupları yayılım göstermiştir. Bu da içinde bulundukları tabakaların yaşlandırılması bakımından önemlidir.



Trilobit

Trilobitler, günümüzde mevcut olmamakla birlikte Kambriyen’den Permiyen’e kadar tüm denizlerde yayılım göstermiş önemli bir fosil grubudur. 10.000’den fazla trilobit çeşidi bulunmaktadır. Bunlar deniz tabanında yürüyerek veya yüzerek hareket ederlerdi.

 


Lytoceras

Sayıları oldukça fazla olan ve ölçüleri 30 cm’den 2 m ‘ye kadar değişen Ammonitler Mesozoik zamanda denizlerde yaşamışlardır. Bugünkü Ahtapot, Supya ve Mürekkepbalıklarının atasıdır. Paleontoloji kısmında sergilenen Ammonitler genelde Ankara çevresinden derlenmiştir. Bunlar yaklaşık 185 milyon yıl önce Ankara’nın deniz olduğunu gösteren en önemli kanıtlardır.


Flabellipecten

Bivalvler, iki kapaklı yumuşakçalardır. Denizlerde ve tatlı sularda yaşarlar. Sudaki partikülleri sifonları ile filtre ederek beslenirler. Ayakları ile deniz tabanında hareket ederler, kendilerini kuma gömer veya zemine sabitlerler. Pectenlerse denizde kapaklarını açıp kapayarak yüzerler.

 

Campanile

 

Strombus | Terebralia

Gastropodlar tek kavkıya sahip yumuşakçalardır. Oldukça hareketli olan bu sınıfın hem fosil hem de güncel türleri bivalvlere göre daha çok çeşitlenme göstermiştir. Deniz, göl ve karalarda yaşarlar fakat ılık denizel koşullarda daha çok çeşitlilik göstermişlerdir.

 

 

Clypeaster

Derisi dikenliler olarak bilinen tüm Crinoidler ve Echinoidler denizlerde yaşarlar. Denizkestaneleri, denizlaleleri, denizyıldızları bu gruba dahildirler.


Encrinus liliiformis

Derisi dikenliler olarak bilinen tüm Crinoidler ve Echinoidler denizlerde yaşarlar. Denizkestaneleri, denizlaleleri, denizyıldızları bu gruba dahildirler. Denizkestanelerinin birbirine kaynaşmış levhalardan oluşan sert kabukları vardır. Bu levhaların üzerinde dikenler gelişmiştir. İlk kez Paleosen devrinde ortaya çıkmışlardır ve günümüzde de yaşamaktadırlar. Denizlaleleri, uzun bir sap ile zemine bağlı durumdadırlar. Daha derin sularda yaşarlar. Besinlerini yayarak açtıkları daha ince dallar şeklindeki kolları ile toplarlar

Teşhir örneklerinin dışında, Müzemiz çeşitli gruplardan 100.000 den fazla fosilin bulunduğu büyük bir arşive sahiptir. Bu arşivde MTA Genel Müdürlüğü tarafından bugüne kadar yürütülmüş olan tüm çalışmalardan elde edilen omurgalı, omurgasız ve bitki fosilleri bulunmaktadır.